Üstadımız Aşiyan Sahaf Etem Coşkun dan Alıntıdır;
MERAKLISINA;
OSMANLICILIK mı , MAZİNİN GAYR-İ İRÂDÎ MÜDAFAASI mı ?
Geçen zaman yeniden yaşanmaz, dahası, tarih geriye döndürülmez.
Kaldıki 21. Yüzyıl dünyasında böyle bir kelamı [ Osmanlıyı geri geirmek ] sarfetmek, düşünmek bile malihülya veya da abesle iştigal nev'indendir.
Muasır medeniyetin demokrasi anlayışı, emperyalist dünya görüşleri, iki kutuplu dünya, kürre-i arzı bütün sekenesiyle kapitalizmin hammadesi olarak gören bir iktisat nizamı muvacehesinde Osmanlıya geri dönüyoruz lakırdısı olsa olsa bir nükte veya karikatür malzemesi olabilir..
Ancak ;
Bu düşünceyi tevlid eden esbabı da nazarı dikkate almak mecburiyetindeyiz..
Cumhuriyetin teessüsü avanında, yapılan inkılapların temelleri üzerine oturması, halkın medeni alem ile ünsiyetinin tesisi ve hemhal olması, muasır medeniyet ile entegrasyonun te'mini uğruna,
Temelleri üzerinde inşa olunan Genç Cumhuriyetin ,kendinden evvelki imparatorluğa ait bütün kavram ve remizleri inkâr edip görmezden gelmesi, bir zaman için makul bir siyaset idi.
Bu siyasi uygulama, İhtilallerin mantığında mündemiçtir. Elzemdir, behemahal yapılmalıdır.
Aksi takdirde yeniden ve daha medeni esaslara müstenid bu yeni idarenin meşruiyyeti olmaz.
Cumhuriyetin ilanından demokrasiye geçiş tarihine kadarki zaman dilimi içerisinde geçerli olan bu tutum ve davranış, artık bitmeli ve fakat maziye özlem duyulmadan bütün icraatıyla Anadolu'da bin yıllık bir Türk tarihi ve medeniyeti olduğu da sarahatle ve iftihar edilerek genç nesillere aktarılmalı idi.
***
Her ağaç kendi kökleri üzerinde yükseldiği gibi, her millet de mazisi ile bir bütündür ve onunla var olmuştur. Mazisi ile iftihar etmek yeni nesiller için vatan sevgisinin, milli şuurunun da sebebidir.
Üstelik , Cumhuriyeti tesis eden zevat-ı muhterem bir imparatorluk bakiyesi olduğu gibi, Genç Cumhuriyetin bütün müesseseleri de bu İmparatorluğun devamıdır. İnkâr edilemez.
Biz, 1923 yılında gökten zembil ile inmedik.
Türk tarihi ve medeniyeti , hatasıyla sevabıyla bizimdir. Anadolu'daki bin yıllık bir hercü mercin neticesidir, bölünmez.
Bir anlayış vardır ki, kavramak mümkün değildir.
Tam doksanüç yıldır Osmanlıya küfreder, Osmanlıyı yerden yere vururuz. Bundan hangi semere tahsil edilir, bilinmez. ( Bizce malumdur )
Bütün bu mazi özlemi , küfredilen , hakir görülen bir tarih ve medeniyetin , gayri iradî müdafaasıdır.
Daha açık bir ifade ile ; Bir etki - tepki meselesidir.
Siyasi, içtimaî ve maddî menfaatler uğruna redd-i miras hiç kimsenin haddi olmadığı gibi buna hakkı da yoktur.
Atatürk'ün sırtından geçinmekten başka bir marifeti olmayanlardır ki Atatürk'ü millet nazarında rencide etmişlerdir. Çünkü onlar için aslolan Atatürk değil, Atatürk'ün sırtından geçinmektir.
Atatürk'ü övmek uğruna onun hasletlerinden bahsederken :
-- Her akşam bir büyük rakı şişesi devirirdi,
-- Atatürk Beşbin ( 5.000 ) kitap okumuştur. Gibi dalkavukluklarıyla hem çağdaş (!) görünmüş ve hem de dünyalıklarını ikmal etmişlerdir.
***
Bir Paşa Anlatıyor :
Nurettin Ersin Paşa bana bir emir verdi: Askerler için hemen bir ilmihal [ kişi için dini bilgiler ] yaz diye.
Ben: İlmihal yazarken ana kaynak olarak üç şeyi referans alırım:
1 - Allah ne demiş ( Kendi ifadesiyle)
2 - Muhammed ne demiş ( Kendi ifadesiyle )
3 - Atatürk ne demiş.
Atatürk, iyi bir lider, iyi bir komutan, iyi bir stratejist ve ulusal kahramandır .
Fakat o bir fıkıh âlimi veya bir müctehid imam değildir Paşam. El-İnsaf yani.
Zihniyet, anlayış , kavrayış budur.
***
Dünya tarihinde çok önemli mevkie sahip olan bu asil milletin geçmişi hor ve hakir görüldüğü müddetçe Osmanlıcılık da çıkar, hilafetçilik de çıkar.
Böyle bilir böyle itikad eyleriz .