Subscribe Us

header ads

DULKADİR ÜLKESİNDEN (MARAŞ) OSMANLI SARAYINA GELİN GİDEN KIZLAR..Doç. Dr. İlyas GÖKHAN



Bugün Sayın Edirne Vali yardımcımız Abdullah Aslaner Kahraman Maraş'tan Edirne mize bir sempozyuma gelen Sayın Doç. Dr. İlyas GÖKHAN'ı benimle tanıştırdı, kendisi tarih koınusunda derya deniz bir bilim insanı saatlerce osmanlı tarihi üzerine sohpet etme imkanı bulduk,kendisiyle tanışmaktan büyük onur duydum aşağıda Edirne de işlediği konuyu bulacaksınız, bilinmeyenleri ortaya çıkarıp paylaşan insanlar her zaman baştcımız olmuştur, çok teşekkürler hocam, saygı ve sevgilerimizle.. C.Bulut-Edirne


MARAŞ'TAN EDİRNE’DEKİ OSMANLI SARAYINA GELİN GİDEN SİTTİ HATUN...
Doç. Dr. İlyas GÖKHAN

FATİHLER Mİ GEREK TÜRK MİLLETİNE;
VALİDE SULTAN’DIR KAHRAMANMARAŞ

DULKADİR ÜLKESİNDEN (MARAŞ) OSMANLI SARAYINA GELİN GİDEN KIZLAR

1337’de Maraş ve Elbistan’da kurulan Dulkadir Beyliği 1522’ye kadar devam etmiştir. Anadolu beylikleri içinde en geç kurulanlardan biri olan bu beylik Osmanlı Devleti’ne de en son katılanlardandır. Oğuzların Bozok kolunun Bayat, Beydilli ve Avşar Boyuna mensup olan Dulkadirliler uzun yıllar Osmanlı, Safevi ve Memluklar gibi güçlü devletlerin arasında bağımsızlığını korumuştur. Dulkadirliler, Osmanlıların Anadolu beylikleri içinde bir hanedan olarak kabul ettikleri beyliklerden biridir.

Dulkadirliler Osmanlı, Memluk, Akkoyunlu ve Kadı Burhaneddin Ahmed devletine kız vermişlerdir. Dulkadir beyleri bu devletlerden sadece Kadı Burhaneddin devletinden kız almış, genellikle kendi akrabaları ve tebaalarının kızları ile evlenmişlerdir. Dulkadirliler Memluklara üç, Akkoyunlulara bir, Kadı Burhaneddin Ahmed’e bir ve Osmanlılara beş gelin göndermişlerdir.

Osmanlılara verilen beş gelinden ikisi rivayetten ibaret olup, bunlar: Yıldırım Bayezid’e verildiği söylenen Sultan Hatun ile II. Murad’a verilen Hüma Hatun’dur. Diğer üçü ise kesin olup Osmanlı kaynaklarında bunların hakkında geniş bilgiler vardır. Bunlardan ilki Çelebi Sultan Mehmed’le evlendirilen, Dulkadir Beyi Selvi’nin (Suli) kızı Emine Hatun olup II. Murad’ın annesi olduğu ileri sürülmektedir. Yıldırım Bayezid zamanında 1391’de bu evliliğin gerçekleştiği belirtilmektedir. İkincisi Sitti Hatun olup bu tebliğimize konu olmuştur
Ayşe Sultan (Gülbahar Hatun)

Üçüncüsü ise Dulkadir Beyi Alaüddevle’nin kızı olan Ayşe Sultan olup II. Bayezid’le evlenmiştir. Alaüddevle kızı Ayşe Sultanı Amasya Sancak beyi olan II. Bayezid’e 1467’de vermiştir. Bu evlilikten Yavuz doğmuştur. Ayşe Sultan, oğlunun Trabzon sancak beyliği sırasında 1505’te orada ölmüştürAyşe Hatun’un, türbesine ismi yanlış olarak Gülbahar Hatun yazılmıştır. Oysaki Gülbahar Hatun Fatih’in eşlerinden biridir. Dulkadirlilerin son beyi olan Alaüddevle, Yavuz’un dedesi olup onun tarafından öldürülerek beyliği Osmanlılara katılmıştır. Sultan II. Bayezid ile Alaüddevle arasında çok yakın ilişki vardı. Alaüddevle Memluklara karşı devamlı Osmanlıları destekledi. Bunun nedeni II. Bayezid’in kayınpederi olması olabilir.

Halil Edhem ve Franz Babinger gibi tarihçiler Ayşe Hatun’un Yavuz’un annesi olduğunu kabul etmektedirler. Osmanlı kaynaklarında Gülbahar sultandan bahsedilmemektedir. Ancak Cenabî, ed- Dımaşkî ve Taşköprülüzade Kemaleddin gibi müellifler Ayşe Sultan’ın Yavuz’un validesi olduğunu yazmaktadırlar.

Cenabî Tarihinde Selim Han bahsinde “ velüd-i bi- Medine-i Amasya sene isnetyn ve seb’in ve semaniye ve kanet ümmühü Aişe Hatun menkuhaü’s- Sultan Bayezid Han men benat-ı bazı ümera’ül- Türkman ellezine sakinu fi havali Amasya neşa fi hicrüss- sade ve talimü’l- ulum ve mehri fi el- Furusiye ve fennül ferase ve ayyen lehu imrat Trabzon ve lem yezil biha ile en çeri lehu maaebihi ma zikrina” diyor.Yine 1019’da (M.1610) vefat eden müverrih Dımaşkî de aynı şeyi söylemektedir.

Sitti Hatun (Sitti Mükrime Hatun)

Dulkadir Sarayından Edirne’deki Osmanlı sarayına gelin giden en ünlü gelin şüphesiz ki Sitti Hatun’dur. Kaynaklarda adı Mükrime olarak da geçmektedir. Nasıreddin Mehmet Bey’in 40 yılı aşkın saltanatının sona ermesinden sonra onun yerine geçen oğlu Süleyman Bey’in kızı olan Sitti Hatun, Fatih Sultan Mehmet’le evlendirilmiştir. Onun vasıtasıyla Osmanlı sarayına Maraş giyim- kuşam, yemek vb. kültürünün yerleştiği ileri sürülmektedir. Gelin olduktan sonra 18 yıl Edirne’de yaşayan ve orada ölen Sitti Hatun’un II. Bayezid’ın annesi olduğu da kabul edilmektedir. Bu evliliğinin sebebi olarak da II. Murad’ın, II. Kosava zaferini kazandıktan sonra Karamanoğullarının bir ihanetini önlemek için Dulkadiroğlu Süleyman Bey’le akrabalık kurmak istemesi gösterilmektedir.

II. Murat, oğlu şehzade Mehmet’e (Fatih), Süleyman bey’in kızlarından birini almak için önce görücü olarak Amasya beyi Hızır Ağa’nın eşini Dukadir Beyliğinin merkezi Elbistan’a göndermişti. Kız beğenilip söz kesildikten sonra da gelini almak için Hızır Ağa’nın hanımının yanına bazı kadınları ve Saruca Paşa’yı katarak göndermiştir.

Elbistan’dan mükemmel bir çeyizle çıkan Sitti Hatun, Dulkadir hanedanı mensupları ve beyler tarafından Bursa’ya kadar uğurlanmıştı. Gelin Bursa’da Osmanlı beyleri, âlimleri, fakihleri, şeyhleri tarafından karşılanmış sonra Edirne’ye gelinmiştir. Burada düğünün gösterişli ve göz alıcı olmasına dikkat edilerek, Anadolu’daki beyler ve komşu hükümdarlar düğüne davet edilmişti. Bu düğün üç ay tantanalı bir şekilde devam etmiştir. Düğünden sonra Şehzade Mehmet ve Sitti Hatun Manisa’ya gönderildi. Sitti Hatun, II. Mehmet padişah olunca, onunla Edirne’ye geldi.

Sitti Hatun, Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra da Edirne’de yaşamaya devam etmiş ve 1467’de (H.871) burada ölmüştür. Yaşadığı sarayın bahçesine defnedilmiştir. II. Bayezid zamanında bu sarayın bahçesine 1482’de Sitti Hatun Camii (Sultan Camii) inşa edildi. Sitti Hatun’un ölüm tarihi ile ilgili iki iddia vardır. Bunlardan biri 871 tarihi diğeri de 890’dır. (M.1485)

Dulkadir Beyliği üzerine ilk çalışmayı yapan bir ara Edirne’de vilayet-i divan temyiz kaleminde çalışan M. Arifî Paşa Sitti Hatun’un mezar taşını şu şekilde okumuştur: “Haze’l- Kabr Sitti Hatun bint.Süleyman Bey b. Zulkadir fi evasıt-ı şehr-i Ramazani’l- mübarek senetü ihdâ ve seb’îne ve semâne mieh er- Rahmatü’l-Allahu Teala 871”.(19-20.4.1467)( Arifi Paşa, Babinger,M.T. Gökbilgin, Rifat osman, E. Hakkı Ayverdi ve R. Kazancıgil gibi araştırmacılar bu tarihi kabul etmektedirler)

Diğer bir grup araştırmacı ise mezar taşını“ Haze’l-kabr Sitt Hatun bint-i Süleyman Beg bin Zülkadir fi evsat-ı Ramazanü’l-mübarek sene-i ahad ü tis’in ü semaniye er-rahmatüllahu teala” (891)şeklinde okumuşlardır.( 1485-86)( O. Aslanapa, ve O.N. Paremeci, Mustafa Özer bu konuşu kabul etmektedirler)

Sitti Hatun Camii kitabesini de yine Arifî Paşa şöyle okumuştur:” rahhasat bünyân haze’l- makamü’l-kerim fi devleti’l-sultanü’l- azîm es-sultan ibn sultan el-gazi Ebu’l- Feth Bayezid Han edâmmallahü teala bi’l- hayr dürretü’l-muhsenât havatin ez-zaman Sitti bint. Süleyman b. Zülkadir senetü ve semanine ve semane mieh” (887)” (1482) (Arifi Paşa)

Ancak başka bir araştırmacı Sitti Hatun Camiinin (Sultan camii)H.889’da (M.1484) de yapıldığını ileri sürmektedir.(A. Tüfekçioğlu- Mustafa Özer). Sitti hatun camiinin H.925/M.1520, H.935/M.1530, H.980/M.1573-74 tarihli üç vakfiyesi vardır. Bu vakfiyelere göre Keşan’ın Tavruk, Kratova ve Depeli köyleri vakfedilmiştir.(Mustafa Özer)

Bu ifadelerden şu manalar çıkmaktadır: Daha Fatih’in sağlığında çocuksuz olarak 1467’de ölen Sitti Hatun yaşadığı sarayın bahçesine gömülmüştür. Arifi Paşa, yaşanılan sarayın bahçesine defnedilmenin bir gelenek olduğunu belirtmektedir. 1482’de de bu mezarın yanı başına Sitti Hatun Camii (Sultan Camii) yapılmıştır.


Sitti Hatun’un tahtırevan üzerinde bir minyatürü, bir de erkek kardeşinin minyatürü vardır. Bu minyatürleri Sitti Hatun’un yaptırdığı zannedilmektedir. Minyatürler, XV. yy. da yazılmış Batlamyus’un yazma coğrafya eserinde bulunmaktadır. Minyatürler Babinger tarafından tespit edilmiştir.

Fatih, Sitti Hatun’la evlenirken gösterişli bir düğün ve nikâh yapmıştı. II. Mehmet Sitti Hatun’la evlenirken gelini almak için Elbistan’a kadar dadıları da gitmişti. Ayrıca Fatih’in eşini Elbistan’a kadar giderek getirenler arasında kalfalardan Merih Bula da vardı.

İlk Osmanlı kaynaklarından biri olan Aşıkpaşazade, şehzade Mehmet’in Sitti Hatun’la evlenmesini şöyle anlatmaktadır “ Sultan Murad Han Gazi, Kosova gazasından devletle gelince Edirne’de tahtında karar etti. Bir gün veziri Halil Paşa’ya “ Halil! Kızımı çeyizledim, çıkardım. Şimdi dilerim ki oğlum Sultan Mehmed’i de evlendireyim. Ancak dilerim ki Dulkadiroğlu Süleyman Beğ’in kızını alayım derim. Hem o Türkmen bizimle gayet dostluk ve doğruluk eder” dedi. Halil Paşa “ Nola sultanım! Hem layıktır” dedi. Amasya’da Hızı Ağa’nın hatununu gönderdirler. Yürüdü, Elbistan’a Süleyman Beğ’e vardı. O vakit Süleyman Beğ’in beş kızı vardı. Beşini dahi ortaya getirdi. Hızır Ağa hatunu da kızları görünce beğendiği kızın eline yapıştı.

İki gözlerinden öptü. Oradan sürdü, Hünkâra geldi. Haber verdi, Süleyman Beğ’in itaatini, tevazünü ve kızın eline yapıştığını, güzelliğini, evsafını ve huyunu dedi. Sultan Murad dahi, Hızır Ağa hatununun beğendiği kız kabul etti. Yine tekrar Hızır Ağa Hatununu ve Anadolu’nun ileri gelenlerinin hatunlarını gönderdiler. Kızı almaya Anadolu’dan ileri gelen beyler birlikte gittiler. Oraya yaklaşınca Süleyman Beğ’in kendisi karşı geldi.

Büyük hürmetler edip dünürleri lütufla kondurdu. Usul ve törelerince ağırladı. İşin sonunda kızın elini alıp Hızır Beğ hatununun eline verdiler. Onlar dahi kızı alıp doğru Edirne’ye getirdiler. Hünkâr, gelinin çeyizi ne ise hepsini gördü. Ve “ hele benim türemde bu değildir, hem azdır” dedi. Hünkârın kendisi padişahlara layık bir çeyiz hazırlattı. Gelinin çeyizine nice şeyler daha ekledi. Düğün yaptı ve etrafın padişahlarını davet etti. Ulemayı ve fukarayı topladı. Hepsine padişahın ihsanları sonsuz ve ölçüsüz olarak yetişti. Gelen ulemaya ve fukara zengin olup gitti. Bu düğün tarihi hicretin 853’ünde (miladi 24 Şubat 1449) Edirne’de oldu.”

İlk Osmanlı müverrihlerinden Oruç Bey de Sitti Hatun’la Şehzade Mehmed’in evlilik olayından şöyle bahsetmektedir: “ Sultan Murad Han, Edirne’de oğlu Mehmed’i evlendirdi. Dulkadiroğlu Süleyman beğ’in kızı Sultanzadeyi düğün eyleyip alı verdi. Sonra yaylaya çıktı” (24 Şubat 1449-13 Şubat 1450) Bu düğün olayını Mehmed Neşrî de benzer şekilde anlatmaktadır.

Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Osmanlı Hizmetine giren İdris-i Bitlisi, Fatih ile Sitti Hatun’un evlenmesine eserinde geniş bir yer ayırmış, olayı ayetlerle, şiirlerle ve kıssalarla izah etmiştir. Müellif; evlilik yaşına gelen şehzade Mehmed’in evlenmesi için Sultan Murad’ın huzuruna devlet erkânının davet edildiğini, onlarla müşavere yapıldığını, herkesin bu evlilik için fikir beyan ettiklerini, hangi kızın seçileceği hususunda da görüşler bildirdiklerini yazmaktadır.

Bu toplantıya katılanların bazıları Rum güzelleriyle, bazıları da “ hoşunuza giden kadınlarla evlenin” ayeti gereğince istediği kadınla evlenmesini, kimisi de güzel bir hanedanın veya eski soylu bir ailenin kızının alınması gibi görüşler ileri sürerler.Sultana sunulan tavsiye ve görüşler içinde vezir Halil Paşa’nın fikri münasip görülür.
Osmanlı tarihçisi Solakzade Mehmet Efendi de Sitti Hatun’la ilgili şu bilgileri vermekte: “Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in bahtiyar cihan padişahına ubudiyetini arz etmesi ve doğruluk ve hulus ile ona bağlanması, iki taraf arasında birbirine karşı hitap ve mükâleme vukua getirmişti. Adı geçen Süleyman’ın beş adet kızı vardı. Sonuncu kızları güzellik bakımından hayret derecesindeydi. Gerçi bu beş pakize kızı da birer yıldız idi. Amma içlerinden birisi hüsn ü cemal ile hepsinden çok ileride idi. O sıralarda mekânı yüce şehzade Sultan Mehmed Han hazretlerine tezvic olundu.

Devlet erkânından pek çok kimse, Elbistan’a kadar gittiler. O namus sahibi gelini, tazim ve terkim ile saltanat haremine getirdiler. 853 (1449) baharında nice günler düğünler oldu. Neşe ve sevinç mürettep olmakla, güzel sevinçlere eren düğün ehlinin gönüllerinde olan gam yumakları dağıldı. Üzerlerine dirhem ve dinar saçıldı. Velhasıl bütün halk, kıyasa gelmez padişahın nimetleriyle, onun yüksek ihsanları ile müteselli oldular.”

Alman Tarihçi Hammer, Fatih’le Sitti Hatun’un evlenmesini şöyle anlatmaktadır. “ Yine o sene zarfında Murad oğlu Mehmed’in Zülkadir prensesiyle izdivacını icra eyledi. Bu memleketin Türkmen Beyi olan Süleyman Beğ’in beş kızı vardı. Hızır Ağa’nın haremi bu kızların arasında Osmanlı tahtı varisine bir zevce seçmek için Süleyman Beğ’in nezdine gönderilerek seçilen prenses -padişah namına olarak – nişan yüzüğünü verdi.

Hızır Beğ’in halilesi (zevcesi), gelinin ulaştırılmasına Saruca Paşa ile beraber tekrar Süleyman Beğ’in sarayına gelerek gelini götürdü. Beğ’in ileri gelen memurları gelini cihâzıyla beraber Bursa’ya kadar teşyi ettiler. Bu şehrin kadıları, âlimleri, şeyhleri tantana ile gelinin istikbaline çıktılar. Edirne’de düğün merasimi üç ay sürdü. Mehmed Edirne’den ancak 1450 Kanun-ı Evvelinin nihayetinde hareket ederek Manisa’da hükümetine döndü. Bir ay sonra Murad –kırk dokuz yaşında olduğu halde – ekseriye sefâgahı olan Edirne gölünün bir adasında ve ziyafet esnasında nüzül isabetiyle vefat etti.

Kaynaklarda Sitti Hatun adıyla anılan Fatih’in eşinin gerçek adının Mükrime Hatun olduğu İznik’de bulunan Eşrefoğlu denilen Şehy Abdullah b. Eşref türbesine ait 890 tarihli vakfiyede “ Mükremehi Hatun elleti Validü’d-eyyid selâtînü’r- Rum ve’l- Acem Sultan Bayezid” yazılı olup Sitti kelimesinin bir unvan olduğu anlaşılmaktadır.Buradan da açıkça anlaşılacağı üzerine Sultan II. Bayezid’in annesi Sitti Hatun olup, bu kadın 1467’de oğlu II. Bayezid’e de ağabeyi Alaüddevle’nin kızı yani yeğeni olan Ayşe Sultanı almıştır.

XV. yüzyıl Edirne tarihinde, adı ve sanıyla kesin olarak tanınan Sitti Hatun; kuşkusuz ki, Fatih Sultan Mehmet'in eşi ve Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızıdır. Kayıtlarda Sitti Şah Hatun ya da Sitti Sultan adlarıyla anılan Sitti Hatun'dur. Sitti Hatun adına Karaca Bevvap Mahallesinde (bugünkü Sevindik Fakih Mahallesi), kendi sarayının bahçesinde Sultan Camisi(Sitti Sultan Camisi, Hatuniye Camisi) denilen bir cami yaptırılmıştır.
SONUÇ
1337-1522 yılları arasında hakimiyet süren Dulkadir beyleri; Mısır Memluklarına, Kadı Burhaneddin Ahmet devletine, Akkoyunlulara, ve Osmanlılara kız vermişlerdir. Bu evliklilerin büyük bir kısmı siyasi olup, bu sayede Dulkadir Beyleri önemli müttefikler bulmuşlardır. Dulkadir kızlarından Fatih’in eşi Sitti Hatun ve II. Bayezid’in eşi, Yavuz’un annesi Ayşe Sultan dikkat çekici kişilerdir. Dulkadir Beyleri arasındaki taht mücadelesinde Şehsüvar bey, eniştesi Fatih’e sığınmış ve Osmanlılar ona sancak beyliği vermişlerdir. Yine Fatih’in desteği ile o Dulkadir Beyliğinin başına geçmiştir.
Memlukların desteklediği Şahbudak Bey’e karşı ayaklanan Alaüddevle Bey de Fatih’e sığınmış ve onun yardımı ile Dulkadir Beyi olmuştur. Alaüddevle Bey’e karşı ayaklanan Şehsüvaroğlu Ali bey de Yavuz’a sığınmış ve kendisine Çirmen sancak beyliği verilmiştir. Dulkadir Beyleri, Memluklara karşı, kız verdikleri Osmanlıların desteğini elde etmişlerdir. Yine Dulkadir hanedanına mensup başı sıkışan beyler, Osmanlı sultanları ile evli olan kız kardeşleri ya da halalarına sığınmışlardır.