
0.1 Edirne’nin Semtleri - Mahalleleri
Roma Döneminden itibaren geliskin bir kent görünümüne bürünen Edirne’nin;
Avrupa’nın modern bir sehri olarak yaklasık 2000 yıllık bir tarihi
vardır. Roma/Bizans ve Osmanlı Dönemlerinde kurulan semtleri ve mahalleleri
günümüzde de hala yasamaya devam etmektedir. Bu bölümde kentin
uzun tarihi boyunca ortaya çıkan sözkonusu semtler ve mahalleler tanıtılmaktadır.
0.2 Kentin En Eski Semti : Kaleiçi
Eski surların kusattıgı dörtgen bir alandır. Yaklasık 360 dönümlük bir alana
yayılır. Birbirini dikine kesen sokaklarıyla dikkati çeker.
Edirne’nin fethi sırasında Kaleiçi tek yerlesim yeridir. Burada Bizans
halkı, Cenevizliler ve Yahudiler oturmaktaydı.
Kaleiçi’nde Bizans döneminde 10 mahallede yaklasık 15 bin nüfus vardı.
Bizans Kiliseleri ve Tekfur Sarayı da yine buradaydı.Kenti 1653 yılında ziyaret
eden Evliya Çelebi, Kale Içi’nde ikisi müslüman, dördü yahudi, onu rum
olmak üzere 16 mahalle ve 360 sokak bulundugunu yazar.
Ermenilerin Kaleiçine gelmesi 16. yüzyılın sonlarına rastlar. Horozlu Bayırı
ve Kaleiçi’ne yerlesen Ermenilerin tas isçiligi ve yapı ustalıgı konusundaki
yetenekleri buralardaki yapılasmaya büyük ölçüde yansımıstır. Ermenilerin
Kaleiçi’ndeki evleri, onların örf ve adetlerini yansıtan sekilde olup Cihannümalı’dır.
Bazı kitaplar Ermenilerin Edirne’ye gelisini Celali isyanları dönemine
baglarken; Edirne’nin yerli Bulgar nüfusunun bulunmadıgını belirtirler. Yani
Bulgarlar sonradan gelmedir.
1700 yılındaki yangında bazı kiliseler ile yeniçeri kıslası yanmıs; 1903
ve 1912 yangınlarında da önceden kalan camiler ile bütün kilise ve havralar,
resmi ve özel yapılar, bu arada yeniçeriligin kaldırılmasından sonra mahkeme
binası olarak kullanılan Aga Kapısı tümüyle yanmıstır. Özellikle 20. yüzyıl
baslarında çıkan yangınlarla harap olan Kale Içi’nin yeni planı Fransız uzmanlarca
hazırlanmıs, iki katlı, bahçesiz ahsap konutlar temel alınarak semt
yeniden insa edilmistir.
Kale Içi, Edirne’nin geleneksel Türk evini yasatan kesimidir. Edirne Evleri,
yazlık, kıslık, açık ve kapalı bölümleriyle, bahçeli evkonak, türündendir.
Bunlar; 16. ve 17. yüzyıllarda ünlü sarayların çevresine serpistirilmis, birbirinden
ayrı agaçlıklı, çiçekli, büyüklü küçüklü yapılardır. Sokaktan duvarlarla
ayrılmıs olan bu yapılar, çogunlukla bir veya iki katlıdır; harem, selamlık ve
avlulardan olusmaktadır. Çesmeleri, degisik süslemeli havuzları, yazlık bölümlerdeki
selsebilleriyle, Edirne evlerinin Türk Mimarisinde ayrı bir yerleri
vardır.
0.3 Aina Beldesi
Edirne’nin Hadrianopolis olarak fethedildigi dönemde sehir Kaleiçi’nde
küçük bir yerlesim yeri durumundaydı. O dönemde sehrin en yakın yerindeki
tek yerlesim yeri ise (kimi kitaplarda Arian olarak yazılıdır.) Aina adlı
bir kasabacıktı ve simdi bunun yerinde Edirne’nin en büyük semtlerinden
Yıldırım bulunmaktadır.
Bu beldedeki en önemli tarihi eser de Kiliseyken Camiye dönüstürülen
Yıldırım Camisidir. Burada ayrıca Edirne’de günümüze ulasabilen su terazilerinden,
Kaleiçi’ndeki Maarif Su terazisi dısında tek örnek olarak Yıldırım-
Yeniimaret Yolu üzerindeki Bademlik Su Terazisi önemli bir tarihi yapıdır.
Yanındaki çesme tek cepheli ve hazneli olup, 1599 yılında insa edildigi bilinmektedir.
0.4 Kale Dısında Fetih’ten sonra olusturulan Mahalleler..
Edirne’nin Osmanlı Imparatorlugu dönemine ait yapılarının büyük çogunlugu
bu kısımda bulunur.Zaten Edirne’nin fethinden sonra Türk - Müslüman
nüfus, agırlıklı olarak kale dısında olusturulan bu yeni semtlerde iskan
edilmislerdir.
Kale dısında kentin yamaca dogru tırmanma imkanı buldugu Kıyık semtinde
Edirne’nin essiz manzarası gözler önüne serilir. Kentin; Selimiye çevresinde
her biri ayrı degerli sanat eseri olan anıtlarından olusan görüntüsünü,
Tunca ve Meriç vadilerini kaplayan genis korular çevreler ve arkalarında da
Rodop Daglarının, Tunca masifinin siluetleri ufuk çizgisini tamamlar.
0.4.1 Tabakhane (Debhane)
Eski kalenin güneyinde, Tunca kıyısındadır. Kale dısındaki ilk semttir. DarÜl
Hadis Medresesi bu semtteydi ve burada genellikle ulema kesimi otururdu.
Edirne’nin en eski Osmanlı mezar tası 1416 tarihli olup, Edirne kadılıgı
yapmıs ve 17.yüzyılın baslarında bu semtte mahallesi ve vakıf odaları görülen
Mevlana Abdülkerim bin Abdülcabbar’a aittir.
0.4.2 Kirishane
Edirne’nin güneydogusundadır. Kasımpasa Burnu diye anılan Kirishane’ye
dek uzanır. Kale dısında kurulan ilk semtlerdendir. Kirishane, özellikle Sultan
II.Murat döneminde Vezir Saruca Pasa’nın esi Gülçiçek Hatun tarafından
burada bir cami ve medrese yaptırıldıktan sonra canlanmıstır. Semt Mezit
Bey’in Cami ve imareti, Ali Kusçu’nun mescidi ve daha sonraki yapılarla giderek
büyümüstür. Müeyyezade Kazasker Abdurrahman Çelebi, Yavuz Sultan
Selim döneminin kazaskerlerinden ve Kadızade-i Rumi’nin torunu gökbilimci Mirim Çelebi, Sair Hayali, Vize Çelebi gibi 16. yüzyılın ünlüleri adına
mahalleler kurulmus ve Tunca Nehri boyunca Edirne’nin güzel semtlerinden
biri olmustur.
0.4.3 Istanbul Yolu - Ayse Kadın
Kalenin aynı adı tasıyan kapısından baslayan bu semt, kentin dogusuna dogru
uzanır. Bu semtin kurucuları arasında, özellikle yolun bitiminde, cami ve
mahallesi ile Kadı Bedreddin, önceden kurulan mahallesi ile Ayse Kadın ve
Sarapdar Hamza Bey, Kınalızade Ali Çelebi, bu semtte bulunan Lala Sahin
Pasa mezarlıgında yatmaktadır. Sitti Sultan’ın aynı semtte bir cami ve saray,
yine aynı yerde Merzifonlu Kara Mustafa Pasa’nın bir saray yaptırdıgı, bu
sarayın sonradan Mülkiye Rüstiyesi olarak kullanıldıgı bilinmektedir.
0.4.4 Kıyık (Kıyak Baba) - Buçuk Tepe
Söylenceye göre bu semt adını, Edirne’ye ilk girenlerden ve sonradan adına
bir zaviye ve türbe kurulan Kıyak Baba’dan almıstır. Kentin kuzeydogu yönünde
uzanan cadde bugün de aynı adla anılmaktadır. Fetihte baruthane ile
Yeniçeri ortaları burada yapılmıstır.
Kıyak Baba’nın mezarı da Kıyık Halkı tarafından yaptırılan Kıyık Camisi
yanındadır.
Kıyık yönünden Edirne’ye giris, Selimiye Camisi’nin en güzel göründügü
açılardan birini olusturur.
Edirne’nin 104 metreyle en yüksek tepesi olan ve günümüzde mezarlık
olarak kullanılan Buçuk Tepe bir isyanla ünlenmis ve adını bu olaydan almıstır.
Küçük yasta padisah olan Fatih Sultan Mehmet döneminde, o zamanki
deyimle Tagsis; günümüzde ise devaülasyon denilen paranın degerini düsürme
olayı ilk kez yasanmıs ve bundan kaynaklanan hayat pahalılıgı Yeniçerilerin
ayaklanmasına yol açmıstır.
Ancak Yeniçerilerin maaslarına Sultan II.Murat tarafından buçuk akçe
zam yapılıp ikna edilince isyan bastırılmıs; olaydan sonra da tepenin adı
Buçuk Tepe olarak kalmıstır.
Buçuk Tepe 17. yüzyıl baslarından itibaren canlanmaya baslamıstır. Arabacı
Ali ve Amcazade Hüseyin Pasa’nın bahçe ve sarayları bu semtteydi.
Kırım Hanlarının geçici olarak yerlestirildigi Defterdar Ahmet Pasa’nın sarayının
da yine burada bulundugu bilinmektedir.
0.4.5 Muradiye - Menzil Ahırı - Tekke Kapı
Kentin kuzeydogusundaki semtlerdir. Burada bulunan ve saraya baglı olan
ahırlar, menzil teskilatı kurulunca Menzil Ahırı adını almıslardır. Sultan
II.Beyazıd döneminin ünlülerinden Mirahur Ayas Bey adına da burada bir
mahalle bulunmaktadır.
0.5. TUNCA BATISINDAKI YERLESIMLER
0.4.6 Umurbey Mahallesi
Umurbey Mahallesi Edirne’nin eski yerlesimlerinden olup; Timurtas Pasazade
Umurbey tarafından kurulmustur.
Kaynaklar Umurbey’in bu mahallede zamanımıza ulasmayan bir mescit
yaptırdıgını yazmaktadır.
1890’lı yıllara kadar bu mahallede bütünüyle zengin aileler oturmakta ve
burada ünlü konaklar bulunmaktaydı.
0.4.7 Saraçhane - Horozlu Yokusu
Kentin kuzeybatısındadır. Semti saraya (Saray-ı Cedid) baglayan ve Tunca
Nehri üzerinde kurulu aynı adla anılan Saraçhane Köprüsü çevresindeki yerlesmeleri
kapsar. Semtte ilk yerlesimin, sarayın bostancıları olarak nitelenen
Saraçhane Ocagı’nın burada olusturulmasıyla basladıgı öne sürülmektedir.
Daha eski dönemlerde, 15. yüzyılın baslarında, Çelebi Sultan Mehmet’in
annesi Devlet Sah Hatun’un Tunca Nehri kıyısında bir mahalle kurdugu bilinmektedir.
Semtteki cami 1878 Rus isgali sırasında harap olmustur. Saraçhane
Caddesi’nin kente yakın olan kesimlerinde Beylerbeyi Sinan Pasa Camisi,
hamamı ve sarayı ile sadrazamlara ayrılan bir diger saray (Pasa Kapısı)
bulunmaktaydı. Bunlardan Sadrazamlara ayrılan sarayın yerinde günümüzde
Devlet Daireleri yer almaktadır.
Horozlu Yokusu, Kale’nin büyük kulesinden Yalnızgöz Köprüsü yönüne
giden yoldur. Sultan II.Selim’in ve Sokullu Mehmet Pasa’nın esi Esma Sultan
tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan cami bu semtte bulunmaktaydı. Yine
aynı yerde bulunan Horozlu Medresesi (ya da Seceriye Medresesi) Fahreddin-i
Acemi tarafından yaptırılmıstı. Daha sonra, 1878’de bu Medrese’nin bulundugu
yerde Vali Kadri Pasa tarafından bir Islahhane yaptırılmıstır. Islahane
çevresindeki ev ve arsaların kamulastırılmasından sonra da aynı yerde bir
okul (Sanayi Mektebi) insa edilmistir.
0.5 Tunca Batısındaki Yerlesimler
Kale Içi ve Kale Dısındaki yerlesimlerin haricinde Edirne’deki bir diger yerlesim
alanı da kuzeybatıda Yeni Imaret, Yıldırım Semtleri ve Meriç batısında
Karaagaç olmak üzere iki ana alanda toplanmıstır. Fetihten önce Kalenin
karsısında Aina varosu bulunuyordu ve muhtemelen simdiki Karaagaç’ın yerinde
de baska bir küçük yerlesme vardı.
Buralardaki vadi tabanı akarsuların kısın tasmalarına açık bulundugu
için dha çok mesire, sayfiye ve av korusu olarak kullanılmıstır. Bugün bu
kısım koruluk, çayırlık ve fidanlıktır.
Kentin kuzeybatısındaki Hıdırlık Tepesine dogru giderek yükselen zemin,
yerlesmeye elverisli bir alandır. Burada, Bizans dönemindeki küçük varosun
yerine, Osmanlı Döneminin hızlı gelisen mahalleleri geçti. Bunlar; batıdan
doguya dogru Gazi Mihal Köprüsü ile geçilen Yıldırım Beyazit Semti, Yalnızgöz,
II.Beyazıd ve Saraçhane Köprüleriyle geçilen Yeni Imaret Semti’dir. Bu
mahallelerden Yıldırım Beyazit (Eski Imaret), 14. yüzyılın sonlarında, Gazi
Mihal (Orta Imaret), 15. yüzyılın ilk yarısında ve Yeni Imaret(II.Beyazıd
Imareti) de aynı yüzyılın sonlarında kurulmustur. Gazi Mihal Camisi ve Imaretine
Sah Melek Pasa ile esi Bezirci Hatun’un yapı ve kurumları eklenmis
ve semt önemli bir yerlesim merkezi durumuna gelmistir.
Yıldırım Beyazit Imareti olarak da anılan Eski Imaret’ten günümüze kalan
son parça olan Mutfak(As Evi)Bacası da burada bulunmaktadır.
Yıldırım Imareti’nin As Evi, cami avlusundadır. Zamanında genis bir
topluluga hizmet verdigi bilinir. Günümüze ulasan tek parça bu as evinin
mutfak bacasıdır.
As Evi, 1877–78 Osmanlı-Rus Savası sırasında yanmıstır. Harap haliyle
bile güzel bir yapıdır. Osmanlı sosyal sisteminde Kızılay gibi bir yer tutan
imaret sisteminin açların ve ihtiyaç sahiplerinin doyurulması isleviyle de sözkonusu
Asevi, tarihimizde anlamlı bir yer tutmaktadır.
Öte yandan fetihten önce de bir tekkenin varoldugu belirlenen Hıdırlık’ta,
15. yüzyılın ilk yarısında Sah Melek Pasa, ardından da Kanuni Sultan
Süleyman döneminde, Sadrazam Ibrahim Pasa tarafından birer zaviye yaptırılmıstır.
Evliya Çelebi, 1641’de Sadrazam Kara Mustafa Pasa (Kemankes) Edirne
halkının istegine uyarak bu tekkeyi kaldırttıgını yazar. Tekke, Sultan
IV.Mehmet’in burada bir kösk yaptırmasından sonra yeniden açılmıstır.
0.6 Karaagaç Yolu ve Karaagaç Semti
Tarih, doga ve kus sesleri arasında uzanan emsalsiz bir yoldur. ’Meriç Köprüsü,
Eski (Jandarma) Karakol Binası ve Tarihi Tren Garı ile Hacı Adil Bey
Çesmesi Karaagaç’a ulasan tarihi parke tas yolun altın parçaları gibidir.
Yakın geçmisteki Karaagaç’tan köprüye kadar uzanan ek tren yolundan
kalma bu güzelliklerle baslayan Karaagaç Yolu (son dönemde bilinen adıyla
Lozan Caddesi) Edirne’nin en güzel mesire yerlerinden olan Sögütlük Ormanı’ndaki
yesillik ve bülbül sesleriyle sarmas dolas olur.
Yol boyunca gördügünüz tarihi agaçların zamanla dinamit lokumları
konulmak üzere kullanılan kovukları Ikinci Dünya Savası’na hazırlanan
Trakya’nın o dönemini çarpıcı bir sekilde vurgulamaktadır.
Edirne’nin batısından Tunca’yı sonra da Meriç’i asan köprülerden ve güzel
bir koru içinden geçen 5 km.’lik yol, kentin Karaagaç Semtine varır. Karaagaç,
yakın geçmisin siyasal olaylarından Edirne’nin, en fazla zarar gören
semtidir.
1915’te Bulgaristan’ı kendi yanında savasa sokmak için Almanya’nın yaptıgı
siddetli baskı yüzünden, Karaagaç, Meriç batısındaki tüm Türk topraklarıyla
birlikte Edirne’den ayrıldı. Ancak 1923 yılında Lozan Anlasmasıyla
geri alınabildi. Bugün bu anlasmayı simgeleyen anıtıyla, tarihi Tren Istasyonu
ve yine tarihi Trakya Üniversitesi Rektörlük binasıyla Edirne’nin en
güzel ve sirin semtlerindendir.
Edirne’ye dört kilometrelik doga ve tarih yoluyla baglanan Karaagaç Mahallesi,
bir yaklasıma göre Antik Orestia sehri üzerine kurulmus olup; adını
burada bir zamanlar varolan Karaagaç ormanlarından almıstır.
Eski yıllarda, Karaagaçlılar geçimlerini sarapçılıktan saglarlarmıs.
Yakın geçmiste Karaagaç; zengin Edirneliler ile azınlık önde gelenlerinin
ve görevli memurların yasadıgı gözde bir yerdi. Karaagaç 24 Temmuz
1923 Lozan Antlasması ile burada yasanan ünlü diplomatik tartısmalar sonunda,
Savas Tazminatı yerine sayılmak üzere Türk topraklarına katılmıstır.
Burada yasayan Karaagaçlı Rumlar, mübadele sonrasında sınıra yakın bir
yerde yine aynı adı tasıyan bir köy kurmuslardır. Simdiki Karaagaçlılar ise
mübadele döneminde gelmislerdir. Günümüzde eski zengin çehresinden çok
sey kaybetmesine ragmen, Karaagaç, yerlesim biçimi ve eski evleriyle etkileyici
güzellikler sunmaya devam etmektedir.
0.6.1 Tarihi Edirne Garı
Mimar Kemalettin tarafından projelendirilen bu muhtesem bina, onarım ve
düzenleme sonrasında 19 Temmuz 1998’de Trakya Üniversitesi Rektörlügü
olarak hizmete açılmıstır.
0.7 Pazarkule Sınır Kapısı
Edirne’ye gelenlerin en çok görmek istedikleri yerlerden biri de Pazarkule
Yunanistan sınır kapısıdır.
Pazarkule’ye giden yolun kenarındaki Eski Edirne Milletvekili Dr. Bahattin
Ögütmen’in Köskü ise tarihi Edirne Evleri’nin çarpıcı bir örnegidir.
Edirne’nin Semtleri ve Mahalleleri
Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Baskanlıgı
Aralık 25, 2006